Görevi Kötüye Kullanma Suçu

Görevi kötüye kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler kısmında 257. maddede düzenlenmiştir.

Görevi Kötüye Kullanma Suçu Nedir?

Görevi kötüye kullanma suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinde hüküm altına alınmıştır. İlgili hüküm uyarınca kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

Yine kamuda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

Görevi kötüye kullanma suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Özel Hükümler başlıklı ikinci kitabının Millete ve Devlete Karşı İşlenen Suçlar başlıklı dördüncü kısmının Kamu İdaresinin güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar başlıklı birinci bölümünde düzenlenmiştir. İlk fıkra suça konu fiilin icrai hareketlerle gerçekleştirilmesiyle ilgiliyken, ikinci fıkrada ihmali hareketle gerçekleştirilmesi açıklanmıştır.

Kamu görevlisinin bu suçtan ceza sorumluluğunun doğabilmesi için görevinin gereklerine aykırı olarak gerçekleştirdiği fiillerin başka bir suç oluşturmaması gerekmektedir. Diğer suçların oluşup oluşmadığı incelenerek diğer suçlardan failin sorumluluğuna gidilemediği takdirde bu suç hükümleri uygulanabilecektir.

Bu suçta korunan hukuki değer kamu idaresinin disiplinli, şeffaf ve etkin şekilde hukuki çerçeve dikkate alınarak işlenmesidir. Toplum, kamu idaresinin faaliyetlerini hukuka uygun bir biçimde yürütmesi hakkında kamu idaresine güven ve inanç duymaktadır.

Bu suçun faili görevi kötüye kullanma fiilini icra veya ihmali hareketlerle gerçekleştiren kamu görevlisidir, burada kamu görevlisi görevinden kaynaklanan yetkilerini kötüye kullanarak bu suçu işleyebileceğinden özgü suç olarak da sınıflandırılmaktadır. Kamu görevlisi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bit surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi olarak tanımlanmıştır. Örnek olarak milletvekili, belediye başkanı, belediye ve il genel meclis üyesi, muhtar, avukat, tercüman, tanık ve bilirkişi gibi kişiler faaliyetin icrası dikkate alınarak kamu görevlisi olarak kabul edilebilecektir.

Kamu görevlisi olmayan bir kişinin görevi kötüye kullanma suçunun faili olması mümkün değildir. Ancak kamu görevlisi; emeklilik, istifa, ihraç vb. sebeplerle kamu görevlisi sıfatını kaybetmiş olsa dahi görevi sırasında gerçekleştirmiş olduğu görevi kötüye kullanma suçundan fail sıfatıyla sorumlu olacaktır.

Görevi kötüye kullanma suçunun mağduru toplumu oluşturan herkestir. Bu suçun işlenmesi halinde fiil kamunun zararına sebep oluyorsa suçun mağduru toplumu oluşturan herkes, suçtan zarar gören ise kamu idaresi olacaktır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinin ilk fıkrasında suçun icrai hareketlerle işlenmesi açıklanmıştır. İcrai hareketler kapsamına görevin gereklerine aykırı hareket etme fiilinin gerçekleştirilmesi girmektedir. Ancak burada dikkat edilmelidir ki kamu görevlisinin görevin gereğine aykırı hareket etmesi zimmet, resmi evrakta sahtecilik, rüşvet vb. bir suçu oluşturmamalıdır. Örnek olarak kişinin dilekçe hakkını kullanması ancak dilekçenin kabul edilmemesi suretiyle bu hakkın kullanımının engellenmesi örnek gösterilebilecektir. Kamu görevlisi fail görevin gereklerine aykırılık teşkil eden tasarrufları icra hareketle yani aktif ve etkin bir davranış kullanarak gerçekleştirmelidir. Failin hareketsiz kalması hali bir pasiflik teşkil edeceğinden burada görevin gereklerinin icrai davranışlarla gerçekleştirilmemesi sonucu ortaya çıkmayacaktır. Burada ancak ihmali surette görevi kötüye kullanma fiilinin gerçekleştirilmesinden söz edilebilecektir.

Kanun koyucu, ilgili madde metninde hangi hareket veya hareketlerin görevin gereklerine aykırı hareket oluşturacağını açıklamamıştır. Bu sebeple bu suç serbest hareketli suç olarak her türlü icrai veya ihmali hareketle işlenebilecektir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinin (2) numaralı fıkrasında görevi kötüye kullanma suçunun görevin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme gösterilmesi suretiyle işlenmesi açıklanmıştır. Kamu görevlisinin görevinin gerektirdiği davranışı yapmaması veya geç yapması halinde bu suçun ihmali hareketle işlenmesinden söz edilecektir. Görevin kötüye kullanılması fiili ihmali suç kapsamında ihmal veya gecikme gösterilmesi seçimlik hareketleriyle işlenebilecektir. İhmal görevin hiçbir şekilde yerine getirilmemesi iken, görevin gereklerini yapmakta ihmal ise kamu görevlisinin yerine getirmekle sorumlu olduğu işi yapmaması veya yasal düzenlemelere göre yapılması gereken şekilde yerine getirmemesi ya da üstünün hukuka uygun olarak yapmasını zorunlu kıldığı eylemleri yapmaması anlamına gelmektedir. Örnek olarak belediye başkanının imzalamakla yükümlü olduğu belgeleri imzalamaması, kooperatif başkan ve yönetim kurulu üyelerinin kooperatifin belirli yıllara ait defterlerini tutmaması ve saklamakla yükümlü olduğu belgeleri saklamaması örnek gösterilebilecektir.

Hem icra hem de ihmali hareketlerle görevi kötüye kullanma fiilinin gerçekleştirilmesinde bu suçun oluşabilmesi için kamunun zararına, kişilerin mağduriyetine ve kişilere haksız menfaat sağlanmasına neden olunması gerekmektedir. Bu neticeyi doğurmayan kanuna aykırı davranışlar görevi kötüye kullanma suçu olarak nitelendirilemeyecektir.

Bu suç ancak ve ancak kasten işlenebilecek suçlardandır. Suçun oluşumu için failin belirli bir amaç veya saikle hareket etmesi gerekmemektedir. Suçun görevin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle veya görevlerin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme gösterilerek gerçekleştirilmesi kast için yeterli olacaktır. Bu suçun taksir ile işlenmiş hali kanunda açıkça öngörülmediğinden görevi kötüye kullanma fiili taksirle gerçekleştirilemeyecektir.

Görevi Kötüye Kullanma Suçu Cezası

Görevi kötüye kullanma suçu resen soruşturulabilen ve kovuşturulabilen suçlardandır. Ancak kamu görevlisi suçu işleyebileceğinden suç işlediği şüphesi bulunan kamu görevlileri hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde izin vermeye yetkili merciden soruşturma izni alınması gerekmektedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161. maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcıları tarafından doğrudan doğruya soruşturma yapılabilecektir.

Bu suçun cezalandırılmasında görevli mahkeme asliye ceza mahkemesi olacaktır. Görevi kötüye kullanma suçunun karşılığında suçun kamu görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle işlenmesi halinde altı aydan iki yıla kadar hapis cezası, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek işlenmesi halinde üç aydan bir yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

Görevi Kötüye Kullanma Suçu Zamanaşımı

Görevi kötüye kullanma suçu takibi şikayete bağlı suçlar kategorisinde olmadığından bu suçun soruşturulması için 6 ay gibi bir şikayet süresi de olmayacaktır. Suçun soruşturulması ve kovuşturulması resen gerçekleştirilebilecektir. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere bu suçtan soruşturma başlatılabilmesi için 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca izin prosedürü işletilmesi gerekmektedir. İzin vermekle yetkili merci izin vermediği takdirde ilgili kamu görevlisi hakkında ceza soruşturması ve kovuşturulması yapılması mümkün olmayacaktır.

Ancak suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suç bu sekiz yıllık dava zamanaşımı süresi içinde soruşturulmadığı takdirde fail hakkında suçun soruşturulması ve kovuşturulması zamanaşımına uğradığından hakkında soruşturma ve kovuşturma yürütülemeyecektir.