Menfi Tespit Davası

Menfi tespit davası nedir? Menfi tespit davası icra hukuku alanında başvurulan bir hukuki çaredir. Buna göre borçlular, borçlarını ödemeden önce menfi tespit davası açarak borçtan kurtulmayı hedeflemektedirler. Davanın konusunu borçlu olunmadığının tespiti hususu oluşturmaktadır. Menfi tespit ifadesinin güncel anlamı ” olumsuz tespit ” demektir. Buna göre bu davada amaç, borçlu olunmadığının tespiti hususudur. Menfi tespit davasının önemi, borçluyu borcu ödemeden evvel genel mahkemede görülecek bir yargılama neticesinde borçtan kurtarma olanağına sahip olmasıdır. Bununla birlikte dava, başlamış bir icra takibi sürecinde hayata geçebilen bir yol olabileceği gibi somut olguların ışığında aleyhe bir icra takibi başlatılmadan önce de borçlu olunmadığının tespiti için başvurulabilecek bir hukuki çözüm yoludur.

İcra takibi türlerinden genel haciz yolu ile icra takiplerinde ve kambiyo senetlerine mahsus icra takiplerinde menfi tespit davası açılması gündeme gelebilmektedir. İlamlı icra takiplerinde, borçlu olunduğunun tespiti neticesinde icraya başvurulduğu için söz konusu davanın varoluş amacına aykırılık doğurmaktadır.

Menfi tespit davası hukuki yolunun dayanağını İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre bu dava, nezdinde bir borç doğan kişi tarafından alacaklı aleyhine açılmaktadır. Davanın açılmasının amacı, alacağa konu borcun olmadığının veya dayanak hukuki ilişkinin olmadığının tespitidir. Görüldüğü üzere davanın konusunu gösterilen ile gerçekte olanın farklı olduğu ve gösterilenin yokluğunun tespiti oluşturmaktadır. Menfi tespit  normal bir hukuk davası olarak görülmektedir. Bu nedenle genel olarak bir hukuk davası olarak yargılama devam ettirilir. Genel mahkemelerde yapılan davalarda delil gösterilmesi ve yargılama usulü bu yönde ilerleyecektir. Başka bir deyişle kapsamlı bir inceleme yapılacak, duruşmalar görülecek, gerekirse keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılabilecek, uzman görüşü sunulabilecektir. Bu hususlar borçlu nezdinde borca karşı önemli bir savunma oluşturulması imkanı sağlamaktadır.

Buna göre davanın hukuki zeminini oluşturan İİK 72. madde hükümlerine göre dava, aleyhe başlatılması potansiyel bir icra takibi tehdidi varlığı halinde veya aleyhe başlatılmış bir icra takibinin varlığı halinde açılabilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise icra tehdidi altında borcun ödenmiş olmamasıdır. Aksi halde menfi tespit davası açılamayacak, açılmış olan dava istirdat davası olarak görülmeye devam edecektir. Bunun sebebi ise icra tehdidi altında ödenmiş borçların geri istenmesi halinin istirdat davasının konusunu oluşturmasıdır.

Sonuç olarak menfi tespit davası nedir sorusunun cevabını, borçlu tarafından icra takibi sonuçlandırılmadan önce her aşamada alacaklı aleyhine genel mahkemelerde bir hukuk davası olarak açılabilen, bir hukuk davası olarak yargılaması yapılan ve borcun olmadığının ispat edilmesine imkan sağlayan bir hukuk davasıdır, bilgisi vermektedir.

Menfi Tespit Davası Açma Süresi

Menfi tespit davası nezdinde sürecin takibi ve sürelere uyulması büyük bir önem arz etmektedir. Menfi tespit davasına ilişkin süreler, davanın açılabileceği en son zamanı göstermesi ve davanın açılabileceği en son aşamayı göstermesi yönünden ikiye ayrılmaktadır. Diğer bir deyişle menfi tespit davasının, davanın konusunu oluşturan alacağın meydana gelmesinden sonra açılabileceği son bir tarih vardır. Bu tarihe kadar olan zaman menfi tespit davası açma süresi kapsamını oluşturmaktadır. Bununla birlikte bir alacak takibinde, takibin bir aşamasından sonra menfi tespit davası açılamamaktadır. Bu aşamaya geçilmesi de menfi tespit davasının zamanaşımı olarak düşünülebilir. Bu ifade sadece sürelerin bu dava yönünden etkilerini açıklamak için kullanılmıştır çünkü hukuken zamanaşımı daha farklı bir husustur. Saydığımız nedenler neticesinde sürelerin dava yönünden iki boyutunun mevcut olduğu görülebilmektedir.

Buna göre menfi tespit davası açma süresi İİK hükümleri doğrultusunda belirlenmemiştir. Bir süre yoktur. Dava, borcun olmadığının ispat edilmesi ihtiyacı doğduğu her zaman açılabilmektedir.

Davanın yasal düzenlemesini esasen İİK 72. madde oluşturmaktadır. Bu hükümde sürelere ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Buna göre genel anlamdan menfi tespit davası açma süresi olmadığı sonucu çıkmaktadır. Bununla birlikte icra takiplerine ilişkin çeşitli yol ve yöntemlerin kendi içinde süreleri bulunmaktadır. Bu nedenle bu dava da her yolun mevcutsa kendi sürelerine tabidir. Buna göre örneğin İİK 89. madde hükmünde düzenlenen ikinci haciz ihbarnamesinden itibaren borcun olmadığının tespitine ilişkin dava 15 gün içinde açılmalıdır. Aksi halde hak düşürücü süre bulunduğu için dava açılamayacak ve borcun olmadığının tespitine ilişkin mahkeme yargılaması yaptırılamayacaktır.

Menfi Tespit Davası Zamanaşımı

Menfi tespit davası zamanaşımı borcun konusu hukuki ilişkinin tabi olduğu hak düşürücü sürelere bağlı olacaktır. Buna göre bir haksız fiile ilişkin borç doğması durumunda, haksız fiillerin dava konusu edilmesine bağlı zamanaşımı süresine bağlı olacaktır. Buna göre menfi tespit davasının kendisinin, borcun konusundan bağımsız bir varlığı yoktur. Doğrudan konusuna bağımlı ve onunla birlikte sonuç doğuran bir hukuki çaredir. Öte yandan menfi tespit davası zamanaşımı süresi açısından son tahlilde icra takibinde alacak karşılanmadan öncesi olduğu söylenebilmektedir. Diğer bir deyişle alacaklının talebi karşılanırsa; borç borçludan alınıp alacaklıya ödenirse artık menfi tespit açılamayacaktır. Bu halden sonra yargılamaya mahkemece re’sen istirdat davası olarak devam edilecektir. Yukarıda anlatılan duruma göre, söz konusu davasının; bir hukuku olgunun olumsuz halinin tespitine ilişkin bir kurum olması neticesi ile yargılama faaliyetine konu edilen asıl şey borç konusu hukuki ilişki olduğu için onun tabi olduğu zamanaşımı dikkate alınmaktadır.

İcra marifeti ile ödenen paraların geri ödenmesi hali istirdat davasının konusunu oluşturduğu için para ödenmesi hali menfi tespit davasını dışlamaktadır.

Menfi Tespit Davası İspat Yükü

Menfi tespit davaları son tahlilde bir hukuk davalarıdır. Buna göre HMK hükümlerinin yargılamanın esaslarına ilişkin hükümleri bu dava türünde de uygulama alanı bulmaktadır. Buna göre yargılama şekli, yargılama esnasında uygulanacak ispat yükümlülüğü gibi hususlar doğrudan HMK hükümleri doğrultusunda saptanacaktır.

6100 sayılı HMK hükümleri arasında ispat yükü düzenlenmiştir. Menfi tespit davası ispat yükü HMK 190. madde hükümleri doğrultusunda belirlenir. Buna göre bu dava için de ispat yükü, hukuku durumdan kendisi lehine sonuç çıkaran taraf üzerindedir. Bu hüküm doğrultusunda menfi tespit özelinde bir inceleme yapılmalıdır. Şöyle ki:

Açıklamalarımızda yazdığımız üzere, menfi tespit talebi ile olumsuz bir durumun varlığı tespit edilmeye çalışılmaktadır. Yani olmayan bir şey tespit edilmeye çalışılmaktadır. Öte yandan herkes iddiasını ispat ile yükümlüdür. Bununla birlikte olmayan bir şeyin hangi boyutu ne şekilde ispat edilebilmektedir? Bu nedenle borçlu tarafından tek başına borcun olmadığı iddia edilirse ispat yükü alacaklı üzerinde olacaktır çünkü şüphesiz alacaklı olması sebebi ile dava konusu uyuşmazlıkta çıkarı bulunan taraf kendisidir. Öte yandan borcun tek başına yokluğunun ötesinde bir itiraz yapılır ise itiraz konusu işlemlere yönelik ispat yükü borçlu üzerindedir. Bunun sebebi borcun ortadan kalkmasına sebebiyet veren hususları kendisi iddia etmektedir, bu hususların varlığından borçlu faydalanmaktadır; borç ortadan kalkmaktadır, bu nedenlerle ispat yükü bu halde borçlu üzerindedir.

Buna göre kural olarak ispat yükünün alacaklı üzerinde olduğuna fakat beyanlara göre ispat yükünün yer değiştirerek iddialar doğrultusunda ( ibra, takas, mehil gibi durumlar ) borçlu üzerinde de olabileceğine ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/969 Esas, 2021/866 Karar numaralı ilamı mevcuttur. Bu ilamda da üzerinde durulduğuna göre, borçlu; borçlanma iradesinin sonucu olarak birtakım sebepler neticesinde borcundan kurtulduğunu ileri sürebilmektedir. Bu tür sebeplerin varlığını ispat noktasında ispat külfeti kendi üzerindedir. Öte yandan beyanda bulunmadan sadece bir beyan halinde borç ilişkisinin varlığını ve sebebini ispatlamak alacaklı üzerindedir.