Velayet Davası ve Velayetin Değiştirilmesi
Velayet davası ve velayetin değiştirilmesi konusu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 335 ila 351 maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Velayet Davası Nedir?
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 335. maddesi uyarınca ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz. Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altında kalmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca velayet çocuğun; eğitimi ve öğretimi, dini eğitimi, temsil edilmesi, fiil ehliyeti, bakımı ve korunması konuları hakkındadır. Velayet sahibi olan kişi ve kişiler çocuk üzerinde hak sahibi olmalarının yanısıra birtakım yükümlülükler hakkında sorumluluk altında olacaktır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 339. maddesinde velayetin kapsamı açıklanmıştır. İlgili hüküm uyarınca ana ve baba çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygular. Çocuk ise ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür. Ana ve baba da olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanır ve önemli konularda çocuğun düşüncesini göz önünde tutar.
Velayet davası ile çocuğun velayeti kendisinde olmayan eş diğer eşe karşı çocuğun velayetini elde etmeyi amaçlamaktadır. Bu dava genellikle boşanma davasının görülmesi sırasında eşler çocuğun kimde kalacağı hakkında fikir birliğinde olmaması halinde açılmaktadır. Dava ilgili eş tarafından aile mahkemesinde açılacak olup davanın sonucuna bağlı olarak çocuğun velayeti hakimin velayet hakkını takdir edeceği eşe verilmektedir. Burada aile mahkemelerince gözetilecek en önemli husus çocuğun üstün yararının sağlanması olacaktır.
Velayetin değiştirilmesine ilişkin davayı anne ya da baba aile mahkemesinde ikame edebilecektir. Anne ve baba dışındaki dede, anneanne, babaanne, teyze, hala, amca vb. kişiler velayet talebinde bulunamayacaktır. Ancak şartları bulunduğu takdirde bu kişiler çocuk için vasi olarak tayin edilebilecektir.
Velayet Davasında Sebepler
Velayet davası (velayetin değiştirilmesi) hakkında velayetin değiştirilmesini gerektiren sebeplerden bazıları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 183. ve 324. maddelerinde sayılmaktadır.
Bu sebeplerden ilki ana veya babanın başkasıyla evlenmesidir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 349. maddesi hükmü uyarınca velayete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi velayetin kaldırılmasını gerektirmeyecektir. Ancak çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi durum ve koşullara göre velayet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilecektir. Burada önemli olan husus çocuğun menfaatidir örneğin başka bir kişiyle evlenen velayet sahibi ana ya da baba, çocuğunun bakımını geciktirmekte ve onun ihtiyaçlarını gereğince gidermemekteyse hakim velayetin değiştirilmesine karar verebilecektir.
Velayetin değiştirilmesinde sebeplerden ikincisi ana veya babanın başka bir yere gitmesidir. Burada başka bir yere giden ana veya babanın çocuğu bırakması sürekli nitelikte olmalıdır. Ancak velayet hakkına sahip ana ya da babanın zorunlu ve geçici sebeplerle başka bir yerde bulunması velayet değişikliğine yol açmayacaktır. Örnek olarak bir tedavi için geçici bir süre hastanede kalınması gösterilebilecektir.
Velayetin değiştirilmesine ilişkin üçüncü sebep anne veya babanın ölmesi olarak sayılmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 183. maddesi uyarınca ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması halinde hakim, resen ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alacaktır. Bu önlemlerden biri de velayetin değiştirilmesidir. Velayet eşlerden birinin ölmesi halinde kendiliğinden diğer eşe geçmeyecektir. Böyle bir durumda hakimin talep üzerine veya resen velayetin değiştirilmesi hakkında karar vermesi gerekmektedir. Hakim velayetin değiştirilmesine karar vermek yerine hayatta olan ana ya da babanın durumuna bakarak çocuğa vasi atanmasına da karar verebilecektir.
Velayetin değiştirilmesi sebeplerinden dördüncüsü kişisel ilişkinin gereklerinin yerine getirilmemesidir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesi uyarınca mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altındaysa vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenleyecektir. Mahkeme kararında kişisel ilişkin düzenlemesinin gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, çocuğun menfaatine aykırı olmamak kaydıyla velayetin değiştirilebileceğini de ihtar edecektir. Yargıtay’a göre[1] çocuğun velayet hakkına sahip olmayan ana veya babayla kişisel ilişki kurmasının sürekli engellenmesi de velayetin değiştirilmesiyle sonuçlanacak sebeplerdendir.
Velayet Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Çocuğun velayet davasında görevli mahkeme aile mahkemesidir bu sebeple velayetin değiştirilmesine ilişkin davaların aile mahkemesinde açılması gerekmektedir. Ancak ilgili yargı bölgesinde aile mahkemesi olmaması halinde bu davaya aile mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemeleri bakacak ve bu kapsamda görevli mahkeme sayılacaktır.
Davanın aile mahkemesi veya aile mahkemesi sıfatıyla davayı karara bağlayacak olan asliye hukuk mahkemesinden başka bir mahkemede açılmış olması halinde dava görevsizlik sebebiyle usulden reddolunacaktır.
Velayet davasına ilişkin olarak yetkili mahkemenin belirlenmesinde kesin yetki kuralı yoktur. Bu sebeple yetkili mahkeme çocuğun bulunduğu yer mahkemesi olacaktır. Burada dikkate alınması gereken davanın çocuğun fiilen bulunduğu yerde davanın açılmasıdır. Ancak velayetin değiştirilmesi davası bir çekişmesiz yargı işi olduğundan velayetin değiştirilmesi talebinde bulunan kişi veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesinin de yetkili olacağı kabul edilmiştir.
Velayete ilişkin davada aile mahkemesi resen delil toplayabilecektir. Resen delilin toplanmasının yanısıra taraflar da yargılamanın her aşamasında çocuğun velayetine ilişkin olarak delil sunabilecektir.
Yine velayet davasında unutulmamalıdır ki anne ve babanın talepleri önemli değildir, çocuğun üstün yararı ve menfaati hangi tarafta kalmasını gerektiriyorsa çocuk o tarafın velayeti altında yaşayacaktır. Burada çocuğun fiziki ve ruhsal bütünlüğü ile yetişeceği sosyal, ekonomik ve kültürel çevre koşullarının en iyi şekilde sağlanması hakim tarafından dikkate alınmaktadır.
Velayetin değiştirilmesi nedenleri yukarıda sayılmış nedenler yalnızca bu olgularla sınırlı değildir. Somut olayın gereklerine göre mahkeme velayetin değiştirilmesi hakkında karar verebilecektir. Ayrıca anlaşmalı boşanmaya karar verilmesi, velayetin değiştirilmesine de engel olmayacaktır. Ana ya da velayetin değiştirilmesi hakkında talepte bulunabilecektir.
Velayet Davasında Dikkat Edilmesi Gerekenler
Velayet davası (velayetin değiştirilmesi), velayetin kaldırılması davasından farklılaşmaktadır. Velayetin kaldırılması 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 348. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili hüküm uyarınca çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa hakim velayetin;
- Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biri nedeniyle velayet görevini gereği gibi yerine getirmemesi.
- Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgili göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır bir biçimde savsaklaması.
Hallerinde velayetin kaldırılmasına karar verebilecektir. Velayetin değiştirilmesinde velayet yine anne ya da babada olacakken burada velayet her ikisinden kaldırıldığı taktirde çocuğa bir vasi atanacaktır. Bu sebeple velayet davası (velayetin değiştirilmesi) davasından farklılaşmaktadır.
Velayet davası hakkında dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise süredir. Bu davanın açılması belirli bir süreye bağlı kılınmamıştır. Çocuğun menfaati gerektirdiği takdirde açılabilecektir. Ortada bir boşanma hükmü olduğu takdirde bu davanın açılabilmesi için esaslı değişikliklerin meydana gelmiş olması şarttır. Bu esaslı değişikliklerin ayrıca geçici değil sürekli olarak etki ediyor olması gerekmektedir.
[1] Yargıtay HGK, 30.5.2018, E.2017/2-2486 K.2018/1148