HAKSIZ YERE İŞTEN ÇIKARILAN İŞÇİLERİN HAKLARI

Bilindiği üzere İş Hukukunda genel itibarıyla sözleşme serbestisi olduğundan taraflar birbirleriyle yasal asgari koşulların sağlanması koşuluyla diledikleri şartlarda sözleşme yapabilmektedir. Buna karşılık kurulan sözleşmelerin sona erdirilmesi aşaması, sözleşmenin kurulmasına kıyasla taraflara daha fazla hukuki sorumluluk yükleyen bir durumdur. Zira yasal hükümlere aykırı bir şekilde sözleşmeyi fesheden taraf, karşı tarafın bundan kaynaklanan zararlarını da gidermekle yükümlü olur. Özellikle de işveren tarafından böyle bir fesih gerçekleştiriliyorsa, işçiye karşı yüklenmiş olduğu sorumluluk çok daha geniş kapsamlı olmaktadır. Biz de bu yazımızda haksız yere işten çıkarılan işçilerin haklarını irdeleyeceğiz.

HAKSIZ YERE İŞTEN ÇIKARILAN İŞÇİ NE YAPMALI, NEREYE BAŞVURMALI?

İşçi, iş sözleşmesinin haksız yere feshedildiğini düşünüyorsa genel itibarıyla iki seçeneğe sahiptir. İşçi, eğer mevcut işine devam etmek istemiyorsa yapılan feshi kabul ederek çalıştığı döneme dair ödenmeyen işçilik alacakları mevcut ise bu alacaklarının tazmini için hukuki yollara başvurabilir. Yargı süreci sonunda haklı görülürse, işveren tarafından kendisine ödenmeyen işçilik alacaklarının ödenmesine karar verilir. Böylece işçi, bir nevi feshi kabul ederek feshe bağlı haklarını elde edebilir. Bu birinci seçenektir.

İkinci seçenek ise işçinin yapılan feshin geçersizliğinin tespiti için yargısal yollara başvurması olarak açıklanabilir. Uygulamada işverenin gerçekleştirdiği fesih işleminin geçersizliğinin yargı organlarınca tespiti için açılan davalara işe iade davası adı verilmektedir. Bu davalarda mahkemelerce, yapılan feshin geçersizliği tespit edildiğinde işçinin sözleşmesi feshedilmemiş gibi devam etmektedir. Bu nedenle işçi, sözleşmesine bağlı olarak işveren yanında çalışmaya devam etme hakkı kazanır. Sözleşmesine bağlı hakları aynen korunduğu gibi, yargılama sürecinde çalışmadan geçirdiği sürenin karşılığı olarak bir ücret alacağına hak kazanır. Ayrıca dava sonucunda işe iadesine karar verilmesine karşılık işveren tarafından işe başlatılmazsa yine tazminata hak kazanır.

Her iki seçeneği de biraz daha detaylı inceleyelim.

İŞÇİLİK ALACAKLARININ TAHSİLİ

İşçi feshin geçersizliğinin tespiti yerine, çalıştığı döneme dair ödenmeyen alacaklarının olduğunu düşünüyorsa ve ayrıca işten çıkarılma sebebiyle tazminata hak kazandığını düşünüyorsa yasal yollara başvurarak bu alacaklarını tahsil edebilir. Bu işçilik alacaklarının neler olduğunu önceki yazılarımızda detaylı bir şekilde incelemiştik. Her alacak kalemi özelinde detaylı bilgilere ulaşmak için önceki yazılarımıza göz atabilirsiniz.

Kural olarak işçilik alacaklarının tahsili için işçi tarafından dava açılması gerekir. Hukukumuzda ihkak-ı hak yasağı olarak bilinen ilkeye göre, bir kişi kendi hakkını kendi başına zor kullanarak elde etmeye çalışamaz. Zor kullanma yetkisi devlete aittir, bu nedenle tarafların haklarını yasal merciler önünde talep etmeleri gerekmektedir. İşçiler de fesihten doğan işçilik alacakları için devletin ilgili mercilerine başvurmak zorundadır. Bahsettiğimiz ilgili merciler, icra müdürlükleri ve mahkemelerdir.

İşçi, işçilik alacaklarını net olarak biliyorsa, isterse öncelikle icra takibi başlatarak ödenmeyen alacaklarını talep edebilir. İşveren, bu takibe itiraz etmezse takip kesinleşir ve işçi icra takibinde talep ettiği alacakları için haciz işlemleri yapabilir. İşverence takibe itiraz edilmesi halinde işçinin bu itirazın ortadan kaldırılması için dava yoluna başvurması gerekir. Dava neticesinde mahkemece itirazın iptaline/kaldırılmasına karar verilmesi halinde işçinin haciz işlemlerine devam etme hakkı söz konusu olur.

İşçi alacaklarını bilmiyorsa, bu durumda mahkemeye başvurarak dava açması gerekir. Ancak kanunda yapılan yeni düzenlemeler uyarınca, işçilik alacakları talepli dava açacak olan işçilerin (ister icra takibi yapıp takibe yapılan itirazın iptali/kaldırılması için olsun ister doğrudan dava açacak olsun) arabuluculuk yoluna başvurması gerekmektedir. Arabuluculuk, temel itibarıyla dava açılmadan önceki süreçte tarafların anlaşarak dava konusu edilecek olan uyuşmazlığın mahkemeye gitmeden çözülmesini amaçlayan bir hukuki müessesedir.

Taraflar, eğer arabuluculuk sürecinde anlaşırlarsa yapmış oldukları anlaşma bir tutanağa bağlanarak taraflar hakkında bir mahkeme kararı gibi sonuç doğurur. Ayrıca uyuşmazlık mahkeme önüne gitmediği için mahkemenin iş yükü azalır. Taraflar da yargı sürecine girmeden uyuşmazlığı daha kısa sürede çözümlemiş olur. Taraflar arabuluculuk aşamasında da anlaşamazlarsa bu durumda artık dava açılması gerekmektedir.

Arabuluculuk yoluna başvuru, dava öncesinde tüketilmesi zorunlu olan bir yoldur. Bu yola başvurulmadan dava açılması halinde mahkemece, dava şartlarının mevcut olmaması nedeniyle davayı reddeder. Bu nedenle işçilik alacakları için dava açılacaksa, öncesinde mutlaka arabuluculuk yoluna başvurulmalıdır.

Kısaca özetlemek gerekirse; işçilik alacaklarını talep eden işçinin öncelikle icra takibi veya doğrudan dava açması gerekmektedir. Eğer icra takibi yapmış ve takibine itiraz edilmişse itirazın iptali/kaldırılması için açacağı dava öncesinde, doğrudan dava yoluna başvuracak ise davayı açmadan önce arabuluculuk yoluna başvurmak zorundadır. Taraflar, arabuluculuk aşamasında anlaşırlarsa bu anlaşmaları mahkeme hükmü yerine geçer ve uyuşmazlık sona erer. Ancak anlaşamazlarsa bu durumda işçi artık davasını açabilir ve yargılama sonunda verilecek karara göre hareket edilir.

FESHİN GEÇERSİZLİĞİNİN TESPİTİ (İŞE İADE)

İşçi, işveren tarafından yapılan feshin geçersiz olduğunu düşünüyorsa, bu durumun tespiti için mahkemeye başvurarak feshin geçersizliğinin tespitini talep edebilir. Mahkeme, işçiyi haklı bulursa yapılan feshin geçersizliğine karar verir. Mahkemenin bu kararı ile, işçinin iş sözleşmesi fesih hiç yapılmamış gibi aynen devam eder. İşçi, iş sözleşmesine bağlı haklarına hak kazanmaya devam eder. Bununla birlikte, dava sürecinde çalışmadan geçirdiği sürenin karşılığı olarak en çok dört aylık ücreti tutarında bir ücrete (boşta geçen süre ücreti) hak kazanır.

İşçinin, kararın ardından yasal süresi içerisinde işverene işe tekrar başlamak için bildirimde bulunması gerekir. Bu bildirim üzerine işveren, işçiyi tekrar işe başlatmak zorundadır. Mahkemece feshin geçersizliğine karar verilmekle birlikte işveren tarafından işçi işe başlatılmazsa, bu durumda işçiye bir tazminat (işe başlatmama tazminatı) ödenmesi gerekir. Bu tazminat, boşta geçen süre ücretinden ayrı bir tazminat olup işçinin dört ilâ sekiz aylık ücreti tutarında olabilir. Bu tazminatı mahkeme takdir etmektedir.

Feshin geçersizliği için açılacak davalardan önce arabuluculuğa başvurma şartı yoktur. İşçi, doğrudan işverene karşı dava açabilmektedir. Ancak arabuluculuğun zorunlu olmadığı hallerde de taraflar isteğe bağlı olarak bu yola başvurabilirler. Taraflar bu şekilde anlaşırlar ise, mahkemede dava açılacak idiyse mahkemenin hükmetmesi gereken boşta geçen süre ücreti alacağı ile işe başlatılmama halinde ödenmesi gerekecek işe başlatmama tazminatında da anlaşmaları gerekir. Tarafların anlaşması halinde, işçi işveren yanında işe geri döner. Anlaşmama halinde ise uyuşmazlığın çözümü mahkeme nezdinde gerçekleştirilecektir.

HAKSIZ YERE İŞTEN ÇIKARILAN İŞÇİNİN MANEVİ TAZMİNAT HAKKI VAR MIDIR?

Haksız yere işten çıkarılan işçi, aleyhine yapılan haksız işlem nedeniyle manevi olarak da yıpranmış, elem ve ıstırap duymuş olabilir. Örneğin maddi olarak zor durumda olan bir işçi, içinde bulunduğu zor koşullar altında bir de işsiz kalıyor olması nedeniyle üzüntü duyabilir. Bu işçinin ayrıca bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi (eşi, çocukları) var ise ve işten çıkarılmış olması nedeniyle bu kişilerin yaşamları da zora düşmüşse ve mahrum kaldığı maaş nedeniyle manevi olarak zarara uğramışsa (mesela depresyona girmişse), bu zararın da karşılığı olarak manevi tazminat talep edebilir.

İş Hukukumuzda haksız fesih nedeniyle işçinin manevi tazminat talep edip edemeyeceğine dair hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle manevi tazminat hakkında Borçlar Kanunumuzun hükümleri uygulanacaktır.

Manevi tazminat, genel itibarıyla maruz kaldığı haksız bir fiil nedeniyle manevi, yani ruhsal olarak zarar gören kimsenin bu zararının karşılığı olarak hak kazandığı bir tazminattır. Manevi tazminatın amacı, kişinin uğradığı zararı tazmin etmek değildir. Kaldı ki kişinin yaşadığı manevi zarar, maddi olarak giderilebilecek nitelikte değildir. Ancak manevi olarak zarara uğrayan kimsenin, kendisine bu zararı yaşatan kimseden uğradığı maddi zararlardan ayrı bir tazminat daha alması, hukukumuzda bu kişinin uğradığı zararı nispeten de olsa hafifleten, bu kişiye bir telafi tatmini yaşatan bir durum olarak kabul edilmektedir.

Manevi tazminat için ilk şart, kişinin kişilik değerlerinin haksız bir eylem nedeniyle zarara uğramasıdır. Kişilik değerleri kavramı, kanunlarımızda net olarak tanımlanmamakla birlikte temel itibarıyla kişinin karşılaştığı takdirde üzüntü ve elem duymasına yol açan değerlerdir. Bu değerler, kişinin sağlığı (fiziksel sağlık), ruh sağlığı (mental sağlık), yaşamı ve vücut bütünlüğü gibi değerlerdir.

Kişilik değerlerine karşı gerçekleştirilen eylemin haksız bir eyleme dayanması gerekmektedir. Haksız eylem kavramının burada geniş yorumlanması gerekir. Yalnızca Ceza Hukukumuza göre “suç” olarak kabul edilen eylemler burada haksız eylem olarak değerlendirilmemelidir. İşverenin gerçekleştirmiş olduğu fesihte bir suç unsuru olmayabilir. Ancak bu fesih işlemi, İş Hukukuna göre haksız bir işlemse, bu durumda manevi tazminattaki “haksız eylem” şartı da gerçekleşmiş kabul edilir.

Son olarak, gerçekleştirilen haksız eylem ile işçinin kişilik değerlerinde meydana gelen bu zarar arasında illiyet (nedensellik) bağı, yani sebep-sonuç ilişkisi bulunması gerekir. Bir başka ifadeyle, kişilik değerlerinde meydana gelen zarara gerçekleştirilen haksız eylemin sebep olması gerekir. İşçinin uğradığı manevi zarar, işverenin gerçekleştirdiği haksız eylemden kaynaklanıyorsa bu durumda illiyet bağı var kabul edilir. Ancak işçinin uğradığı zarar, başka bir sebepten kaynaklanıyorsa bu durumda illiyet bağı bulunmadığından manevi tazminat talep edilemez. Manevi tazminatın yukarıda sayılan şartları mevcut ise işçi maddi zararlarının yanında ayrıca manevi tazminat da talep edebilir.

İş Hukukunda işçinin haksız fesihten kaynaklanan hakları genel hatlarıyla yukarıda açıklanmaya çalışıldığı gibi olmakla birlikte, işbu yazı genel bilgilendirme amacıyla yazılmış olduğundan herhangi bir hukuki mütalaa ve/veya yorum içermemektedir. Hukuki olarak herhangi bir desteğe/yardıma ihtiyacınız var ise mutlak surette uzman ve deneyimli bir İş Hukuku avukatından profesyonel yardım/destek almanızı tavsiye ederiz.

Oretra