Hakaret suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinde Şerefe Karşı Suçlar başlığı aldığında açıklanmıştır.
Hakaret Suçu
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125’inci maddesinde hareket suçu açıklanmıştır. Bir kimsenin şeref, haysiyet ve toplum içindeki itibarı kişilik haklarıyla ilişkilidir. Bu kişilik haklarına yönelik olarak yapılan hukuka aykırı saldırılar cezai yaptırımlarla da koruma altına alınmıştır.
Bu suçta konu mağdurun toplum içinde ve başka kişiler nezdindeki saygınlığı ile bizzat kişinin itibarıdır.
Suçun kanuni tanımı uyarınca hakaretin faili bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi olacaktır. Burada failin herhangi bir gerçek kişi olması yeterlidir Failin isnat yeteneği önemli değildir, akıl hastaları veyahut çocuğun da bu suçun faili olması mümkündür.
Tüzel kişilerin bu suçun faili olma ihtimali olmadığından tüzel kişiler için ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 20’nci maddesinin (2) numaralı fıkrasında sayılan güvenlik tedbirleri uygulama alanı bulacaktır. Bir tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili kişilerin hakarette bulunması halinde artık bu kişiler de işbu suç kapsamında sorumlu tutulabilecektir.
Bu suçun mağduru kanuni tanım uyarınca kendisine onuru, şerefi ve saygınlığı üzerinden kendisini rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat edilen kişidir. Bu suçun mağdurunun yaşayan bir kişi olması gerekir. Ölü kişilere yapılan hakaret, 5327 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 130’uncu maddesinde belirtilen kişinin hatırasına hakaret suçunu oluşturacaktır.
Mağdurun isnat yeteneği veya temyiz kudretinin bulunup bulunmamasına bakılmadan yaşayan her gerçek kişi bu suçun mağduru olabilecektir. İsnat yeteneği veya temyiz kudretinde eksiklik olan bu kişilerin şikâyet hakkı kanuni temsilcileri aracılığıyla kullanılacaktır.
Fail tarafından gerçekleştirilen hakaretin mağdur üzerinde etki yaratıp yaratmadığı bu suç kapsamında aranmayacaktır. Kendisine saygısını yitirmiş, kendisini önemsiz ve değersiz gören kişilere karşı etki etmese dahi bu suç işlenmiş sayılacaktır.
Türk Ceza Kanunu’nun 126’ncı maddesinde mağdurun belirlenmesi başlığı altında bu suçun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa dahi, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğuna duraksanmayacak bir hal varsa hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılacaktır. Mağdurun belirlenmesine yönelik bu ilkeye matufiyet ilkesi denir. X şirketinin sahibi, Y makamının müdürü gibi nitelemeler mağduru belirlenebilir kılacaktır.
Hakaret mağdurun huzurunda veya onun yokluğunda saygınlığını rencide edecek derecede somut bir fiil veya olgu isnat etmek suretiyle ya da sövmek suretiyle işlenebilecektir. Somut bir fiil ya da olgu için isnadın yer, zaman, şekil gibi genel hatlarının belirli ve somutlaştırılacak açıklıkta olması yeterlidir. Mağdura beceriksiz, hırsız, aptal gibi yakıştırmalar sövme suretiyle hakarete örnek verilebilecektir. Bunun yanında “Sen üç yıl önce Ankara’da X’in evinin tapusunu çaldın” gibi bir fiilin iddia edilerek isnat edilmesi, geçmişte yaşandığı iddia edilen bir olgunun isnat edilmesi suretiyle hakaret kapsamına girecektir.
Hakaretten bahsedilebilmesi için hakareti içeren fiil veya olgunun diğer kişilerce öğrenilmesi veya algılanması ile suç oluşacaktır. Burada kişinin kendisine duyduğu saygının azalması veya kişinin incinmesi gerekli değildir. İsnat edilen fiil veya olgunun hakaret içerip içermediği somut olaya bakılarak mahkemece tespit edilecektir. Burada Türk toplumundaki ortalama örf ve âdet kuralları göz önüne alınacaktır. Mağdura isnat edilen fiil veya olgunun gerçek olması fiilin hukuka aykırılığına etki etmeyecektir. Topal birine topal şeklinde hakaret etmek hakareti suç kapsamından çıkarmayacaktır.
Hakaret sözle gerçekleştirilebilmesinin yanısıra yazıyla, jest ve mimikler kullanılarak, görüntüyle ve el, kol işaretleriyle işlenebilecektir. Bu suçun sırf hareket suçu niteliğinde olması sebebiyle Suçun tamamlanması için neticenin gerçekleşmesi gerekmemekte hakareti içeren fiil ya da olgunun isnadı ile suç tamamlanmış olacaktır.
Gıyapta hakarette ise suç hareketin kendisi ile ihtilat edilen üçüncü kişi tarafından algılandığı, öğrenildiği anda tamamlanmış olur.
İsnadın şarta bağlı veya bir olasılık halinde dile getirildiği hallerde Yargıtay’ın görüşü[1] uyarınca hakaret etme amacıyla hareket edilmemektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125’inci maddesinde hakaret suçunun farklı işleniş biçimlerine yer verilmiştir. Bu suç mağdurun bulunduğu yerde, huzurunda işlenebileceği gibi mağdurun gıyabında (yokluğunda) da işlenebilecektir. Huzurda hareketten bahsedebilmek için fail ve mağdurun yüz yüze olması gerekmemektedir. Fail tarafından mağdurun saygınlığını ve itibarını doğrudan hedef alan söz, yazı, ses, görüntü, işaret veya hareket kullanılarak gerçekleştirilen fiil mağdur tarafından e-posta, mesaj, faks, mektup gibi iletişim araçlarıyla bizzat görülmüş, işitilmiş ve anlaşılmışsa huzurda hakaret gerçekleşmiş olacaktır. Burada iletinin de mağdur için hazırlanmış olması yeterlidir. Gönderilmemiş ama mağdurun eline geçmiş hakaret söylemini içinde barındıran ileti, mektup vb. şeylerin huzurda hakaret, mağdurun eline geçmediği ama ihtilat şartının gerçekleştiği hallerde gıyapta hakaret suçunun işlendiği kabul edilmelidir.
Hakaret suçu kasten işlenebilecek bir suçtur. Failin hakaret içeren fiil veya olguyu bilerek ve isteyerek isnat etmesi ya da sövgü içeren nitelendirmeyi bilerek ve isteyerek yapması ve neticesini bilmesi bu suç açısından yeterli olacaktır. Gıyapta hakarette ise fail bu hakaret fiilinin en az üç kişi tarafından duyulmasını ve öğrenilmesini istemelidir. Failin hakaret kastının bulunup bulunmadığı mahkemenin somut olayı incelemesiyle belirlenecektir.
Hakarette teşebbüs ise ancak yazılı şekilde yapıldığında mümkün olacaktır. Burada hakareti oluşturan hareketler bölünebilmektedir. Mektup veya telgraf gibi iletişim araçları kullanılarak bu suçun işlenmesinde hakaretin kişisine ulaşamaması halinde suç teşebbüs aşamasında kalacaktır.
Hakaret Suçunda Nitelikli Haller
5327 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125’inci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında hakaret suçunun cezayı ağırlaştıran nitelikli halleri sayılmıştır.
Kamu görevlisine görevinden dolayı hakarette bulunmak cezayı ağırlaştırıcı nitelikli haldir.
Kişinin dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı hakarette bulunmak cezayı ağırlaştırıcı bir sebeptir.
Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi ise kanunda bir başka nitelikli hal olarak öngörülmüştür.
Yukarıda sayılmış olan nitelikli haller kapsamında verilecek ceza bir yıldan az olamayacaktır.
Türk Ceza Kanunu’nun 129’uncu haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret maddesinde ise cezayı hafifleten ya da kaldıran haller belirtilmiştir. Buna göre hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi ceza vermekten de vazgeçilebilecektir. Bu suç, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmişse kişiye ceza verilmeyecektir.
Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine indirilebileceği gibi ceza vermekten de vazgeçilebilecektir.
Hakaret Suçu Cezası
Hakaretin temel şekliyle gerçekleştirilmesi hali ve fiilin sesli, yazılı ve görüntülü olarak gerçekleştirildiği hallerde 5327 sayılı Türk Ceza Kanunu uyarınca fail 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılacaktır.
Suçun Kanun’un 125’inci maddesinin (3) numaralı fıkrasında sayılan nitelikli haller uyarınca işlenmesi halindeyse verilecek ceza bir yıldan az olamayacaktır.
125’inci maddenin (4) numaralı fıkrası uyarınca hakaret fiili aleniyet unsurunu içinde barındırarak gerçekleştiriliyorsa burada belirsiz kişi tarafından görülmesi ve duyulması söz konusudur. Bu halde faile verilecek ceza 1/6 oranında arttırılacaktır.
125’inci maddenin (5) numaralı fıkra düzenlemesi uyarınca kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi halinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılacaktır. Bu durumda failin cezalandırılmasında zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
Hakaret Suçu Şikâyete Tabi Mi
Hakaretin basit hali mağdurun şikayetine tabidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 73. Maddesi uyarınca soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikâyette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamayacaktır. Şikâyet hakkı sahibi kişi failin ve fiilin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği tarihten itibaren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu madde 158 uyarınca Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına başvuru yapılabilecektir. Bu makamlar haricinde valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan şikâyet de ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilecektir. Hakaret suçunda ayrıca 8 yıllık dava zamanaşımı süresi bulunmaktadır.
Hakaretin daha ağır cezayı gerektirir kamu görevlisine veya cumhurbaşkanına karşı işlendiği nitelikli hallerinde, soruşturma ve kovuşturma yapılması şikâyete bağlı olmayacak, suçun soruşturulması ve kovuşturulması resen yerine getirilecektir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu madde 253 Uzlaşma hükümleri uyarınca hakaret uzlaştırmaya gidilebilecek suçlar arasında sayılmıştır. Kamu görevlisine karşı işlenme nitelikli hali haricinde hem soruşturma hem de kovuşturma sürecinde ilk olarak uzlaştırma prosedürüne gidilecek, uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilecektir.
Yukarıda hukuki açıdan önem ihtiva eden hakaret suçu konusu genel bir çerçeveyle açıklanmıştır. Hakaret fiili ve cezası ile şikâyet süresi hususu oldukça önemli ve hukuki danışmanlık alınması gereken başlıca konulardan biridir. Daha fazla bilgi ve danışmanlık için hukuk büromuzla iletişime geçebilirsiniz.
[1] Yargıtay 18. CD’nin. 19.09.2016 tarih ve 2016/11227 E., 2016/14515 K. sayılı kararı