Evli Kadının Kendi Soyadını Kullanması

Kadının evlenmeden önceki kızlık soyadını kullanması hangi hallerde mümkündür, kullanabilmek için neler yapılır gibi sorular tarafımıza sıklıkla yöneltilmektedir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesine göre evlenen kadının kocasının soyadını kullanımı zorunludur. Düzenleme, kadının soyadını sadece eşinin soyadının önüne gelmek üzere kullanmasına izin vermiş ve bunun için de evlendirme memuruna ya da evlilik ondan sonra nüfus idaresine başvuruda bulunmasını lüzumlu kılmıştır. Görüldüğü suretiyle Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesi, evlenen kadının yalnızca kendi soyadını kullanımı imkanını tamamen ortadan kaldırmaktadır. Bu sayede kadının evlenmeden önceki kızlık soyadını kullanması da mümkün hale gelmiştir.

Kadının evlenme ile birlikte yalnızca kendi soyadını kullanmasına olanak tanınmaması hem hukuktaki eşitlik ilkesi, hem ayrımcılık yasağı kapsamında tartışılmaktadır. Nitekim evlilik ile birlikte eşin soyadını kullanma zorunluluğu sadece ve sadece kadınlar için uygulanmakta olup, erkeğin bu biçimde bir mecburiyeti Kanun kapsamında yer almamaktadır. Kadının evlenmeden önceki kızlık soyadını kullanması hukuki düzenlemeler içeren bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Eşitlik ilkesi ile ayrımcılık yasağının yanı sıra mevzu hususi yaşama hürmet hakkı kapsamında da onlarca kere hüküm mercilerinin önüne gelmiştir. Kişinin yaşamını sürdürürken kullandığı isim, hususi hayatının en mühim unsurlarından biri olarak görüldüğünden hakkın kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve evlilik ile değişmesi zaruretinin hakkın ihlali olduğu gerekçeleriyle pek fazlaca müracaat yapılmıştır. Kadının evlenmeden önceki kızlık soyadını kullanması konusundaki detaylara makalemizin devamında ele alacağız.

Evli Kadın Sadece Bekarlık Soyadını Kullanabilir Mi

Kadınların evlenme ile salt kendi soyadlarını kullanma imkanlarının ortadan kaldırılması öncelikle 1998 senesinde Anayasa Mahkemesi önüne taşınmış ve somut ölçü denetimine mevzu edilmiştir. Kadının evlenmeden önceki kızlık soyadını kullanması konusundaki ilk düzenlemeler bu şekilde başlatılmıştır.

Mahkeme mevzuyu eşitlik ilkesi ekseninde de tartışmış ve cinsiyete bağlı meydana getirilen ayrımın nüfus düzenlemelerinin işleyişi açısından makul gerekçeye dayandığı düşüncesiyle eşitliğe aykırılık oluşturmadığına kanaat etmiştir. Yeni Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle 743 Sayılı Kanun yürürlükten kalkmışsa da kadının soyadına ilişik tertip değişmemiş, şundan dolayı yeni kanun vesilesiyle da giderilemeyen hak ihlali yeniden Anayasa Mahkemesi nezdinde iptal davasına mevzu edilmiştir. Anayasa Mahkemesi iptal başvurusunu, önceki kararıyla paralel gerekçelere dayanarak yeniden reddetmiştir. İptal davaları bakımından, aynı mevzuya ilişik Mahkeme’ye on sene müracaat yapılamaması yasağı getiren Anayasa’nın 152. maddesi sebebiyle, 187. maddenin on senelik vakit süresince yeniden Mahkeme’nin önüne getirilmesi imkanı bulunmamaktadır. Ancak her ne kadar tertip iptal davasına mevzu edilememekteyse de, bireysel başvuruya mevzu edilmesi mümkündür. Anayasa Mahkemesi’ne temel hak ve özgürlüklere ilişik bireysel müracaat yapılmasının önü açıldığından bu yana Mahkeme bu konudaki pek fazlaca başvuruyu incelemiş ve iptal davalarındaki görüşünün tam tersi yöndeki tespitlerini ortaya koymuştur. Kadının evlenmeden önceki kızlık soyadını kullanması konusundaki yargı kararlarının başlangıcı bu şekildedir.

Anayasa Mahkemesi’nin kadının soyadına ilişik görüşünün değişmesinde mevzu hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da müessir olmuştur. Düzenleme gereği kendi soyadlarını kullanma imkanı bulunmayan evli kadınlar hukuk mahkemeleri nezdinde taleplerini sunmuşlar, sadece Türk Medeni Kanunu md. 187 gereği talepleri reddedilince mevzuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önüne taşımışlardır. Mahkeme’ye gore, devletlerin hanımlara karşı evlilik ve aile ilişkileri mevzusundaki ayrımı önlemek adına lüzumlu tüm önlemleri almak ve hanım-adam eşitliğine dayanarak hanımefendilerin aile ismi benzer biçimde mevzularda erkekler ile eşit şahsi haklara haiz olmasını sağlamak benzer biçimde yükümlülükleri vardır. AİHM sözü edilen yükümlülükler bakımından Türkiye’nin de taraf olduğu Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne atıfta bulunmuş ve sözleşmeye taraf olan devletlerin, kontrat kapsamındaki gereklilikleri sağlamak adına olumlu yönde yükümlülükleri bulunduğunu eklemiştir. Buna göre Türk Medeni Kanunu md. 187 ile getirilen mecburiyet devletin sözleşmedeki yükümlülükleri sağlamak bakımından başarısız olduğu anlamına gelmektedir. AİHM kadının soyadına ilişik Mahkeme’ye meydana getirilen başvurularda, Türk Medeni Kanunu md. 187 bakımından sözleşmenin 8. maddesiyle bağlantılı olarak Sözleşme’nin 14. maddesinde yer edinen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir. Kadının evlenmeden önceki kızlık soyadını kullanması bu anlamda ayrımcılık ihlalini önlemektedir.

Anayasa Mahkemesi de bireysel müracaat usulünün başlamasının peşinden yukarıda yer edinen AİHM kararlarına gönderme yapmış, bununla beraber Anayasa’nın 90. maddesinde yer edinen ve internasyonal sözleşmelere üstünlük tanıdığı olan düzenlemeyi ihlal kararlarında gerekçe göstermiştir. Anayasa’nın 90. maddesine göre, temel hak ve özgürlüklere ilişik iç hukuk düzenlemeleri ile bu mevzularda devletin taraf olduğu internasyonal sözleşmelerin çatıştığı hallerde uluslararası sözleşmelerin hükümlerine üstünlük tanınacaktır. Düzenlemeye göre kadının soyadı meselesinde de TMK m.187 değil, kadının kendi soyadını kullanmasına olanak tanıdığı olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Kadına Karışı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ndeki alakalı maddelerin somut uyuşmazlıklarda uygulanması gerekmektedir. Bu sebeple Anayasa Mahkemesi önüne gelen başvurularda, somut uyuşmazlıkta internasyonal sözleşmeler yerine Türk Medeni Kanunu’ndaki düzenlemenin uygulanmasının hukuka aykırı olduğunu belirtmiş ve hüküm mercilerinin kadının kendi soyadını kullanımı taleplerinin reddini hukuki bulmamıştır. Mahkeme laf mevzusu hukuka aykırılığın Anayasa’nın 17. maddesinde yer edinen ferdin tinsel varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlalini oluşturduğu benzer biçimde karar vermiştir. Kadının evlenmeden önceki kızlık soyadını kullanması hak ihlalinin önüne geçmek için gerekli görülmüştür.

Anayasa Mahkemesi’nin mevzuya ilişik kararlarının akabinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da aynı yönde kararlar almıştır. YHGK’nın 30.09.2015 T., 2014/2-899 E., 2015/2011 K. sayılı sonucunda Türk Medeni Kanunu’ndaki 187. madde uygulamasının, kadının soyadı bakımından cinsiyet yönünden ayrımcılık oluşturduğu ve mevzu hakkındaki uluslararası sözleşmelere öncelik tanınması gerektiği kabul etmiştir. Kadının evlenmeden önceki kızlık soyadını kullanması ile ilgili gelişmeler bu şekildedir.

Kadın Kendi Soyadını Kullanmak İçin Ne Yapmalıdır

Kişinin soyadı kimliğinin belirlenmesindeki en mühim unsurdur ve bu durumdan dolayı devredilemez, vazgeçilemez ve feragat edilemez nitelikteki kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Yukarıda yer verilen kararların tamamında da soyadı, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan biri olarak tanımlanmış ve bu hakkın hukuk düzeni tarafınca korunmasının mecbur olduğu kabul edilmiştir. Hakkın sınırlandırılması ise kadın ile erkeğin arasındaki cinsiyet kaynaklı ayrımcılığı ortadan kaldırmak mevzusunda yükümlülüğü olan devletin, yükümlülüklerine aykırı hareket etmesi sonucunu doğuracaktır. Bu noktada Avrupa Konseyi’ne üye devletler içinde kadının kocasının soyadını kullanımı zorunluluğunun olduğu tek ülkenin Türkiye olduğu da unutulmamalıdır. Bu sebeple her ne kadar Anayasa Mahkemesi’nin somut ölçü denetiminde ret sonucu verdiği hallerde on sene süresince mevzu hakkındaki Mahkeme’ye başvurmak olası olmasa da, bireysel müracaat kararları ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu sonucu doğrultusunda kadının evlenmeden önceki kızlık soyadını kullanması diğer bir deyişle kadının kendi soyadını kullanımı imkanı yaratılmıştır.

Nüfus müdürlükleri evli kadınların mevzu hakkında başvurularını Türk Medeni Kanunu’nu gerekçe göstererek reddetmekte olsa dahi, talebin aile mahkemelerine yapılmasıyla kadının kendi soyadını kullanımı imkanı mevcuttur. Evli kadınlar, evlenme ile isminin değişmesinin akabinde yetkili aile mahkemesine dava açarak yalnızca kendi soyadını kullanma talebini sunabilmekte ve davanın cevabında alakalı nüfus müdürlüğü nezdinde hüviyet bilgilerinin değişmesi sağlanmaktadır. Böylece Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesi hakkındaki Anayasa Mahkemesi nezdinde yine iptal davası açılabilecek süreye değin hakkın hukuka aykırı biçimde sınırlandırılmasının önüne geçilmektedir.

Oretra